Ölülerin kefene sarılmasının evrensel bir uygulama olduğu düşünülmektedir ve farklı kültürlerde büyük öneme sahiptir. Bu uygulama, ölümün doğal bir süreç olduğunu ve kişinin dünyevi yaşamına veda ederek ölümün tanınmasını simgeler.
Kefen, genellikle beyaz renkte pamuklu bir kumaştan yapılan bir örtüdür. Ölü bedenin yıkanmasının ardından, kefen bedeni sıkı bir şekilde sarmak için kullanılır. Kefenin amacı, bedenin korunmasını sağlamak, onu hızla bozulmaktan ve çevresel faktörlerden korumaktır.
Birçok kültürde, ölülerin kefenlenmesi aile ve toplumun bir parçasıdır. Bu sürecin ritüelleri ve detayları kültürden kültüre farklılık gösterebilir. Örneğin, İslam kültüründe, ölü bedenin kefenlenmesi, belli bir sıraya ve özel duaların okunmasına dayanan bilinçli bir süreçtir.
Ölülerin kefene sarılmasının birçok nedeni bulunmaktadır. Birincisi, bedenin korunmasıdır. Kefen, bedenin çürümesini ve bozulmasını yavaşlatarak, toprağa veya diğer defin mekanlarına zarar vermemesini sağlar.
Diğer bir neden ise ruhun yolculuğudur. Bazı kültürlerde, kefenin amacı, ruhun bedeni terk etmeden önce rahat ve güvende hissetmesini sağlamaktır. Kefenin sıkı bir şekilde sarması, ruhun bedeni terk ettikten sonra dünya ile olan bağını kesmesine yardımcı olabilir.
Son olarak, kefenleme süreci, ölümün kabulünü simgelemektedir. Ölüm birçok kültürde tabu olarak görülen bir konudur ve kefenleme ritüelleri, ölümün yaşamın bir parçası olduğunu kabullenmemize yardımcı olur. Bu ritüeller, ölümü anlamak ve kabullenmek için önemli bir adımdır.
Ölülerin kefene sarılması, geçmişten günümüze önemini koruyan bir uygulamadır. Bedenin korunması, ruhun yolculuğuna hazırlık ve ölümün kabul edilmesi gibi çok sayıda nedeni vardır. Kültürlerin bu ritüelleri sürdürüyor olması, ölümün evrensel bir gerçek olduğunu ve insanların bu gerçekle yüzleşmekte ortak bir ihtiyaç duyduğunu gösterir.
Ölen kimsenin yıkanıp genelde beyaz olan temiz bir beze sarılarak gömülmesi çevre temizliği, sağlık, insan saygınlığının korunması, ölünün yakınlarının hâtıralarına saygı, ölümün hatırlanması gibi hikmetler taşıdığından hemen bütün din ve medeniyetlerde cenaze kültünün önemli bir öğesini teşkil eder.
Cenaze yıkama işi şöyle yapılır: Yıkayacak kişi eline bir bez sardıktan sonra, ölünün avret yerini yıkayıp temizler. Bundan sonra kendisi abdest alır gibi, ölüye abdest aldırır. Abdest aldırırken ağzına, burnuna su vermez, parmaklarıyla mesh eder. Yüzünü, kollarını yıkar, başını mesh eder ve ayaklarını yıkar.
Cenaze yıkama işi şöyle yapılır: Yıkayacak kişi eline bir bez sardıktan sonra, ölünün avret yerini yıkayıp temizler. Bundan sonra kendisi abdest alır gibi, ölüye abdest aldırır. Abdest aldırırken ağzına, burnuna su vermez, parmaklarıyla mesh eder. Yüzünü, kollarını yıkar, başını mesh eder ve ayaklarını yıkar.
Cenaze yıkama işi şöyle yapılır: Yıkayacak kişi eline bir bez sardıktan sonra, ölünün avret yerini yıkayıp temizler. Bundan sonra kendisi abdest alır gibi, ölüye abdest aldırır. Abdest aldırırken ağzına, burnuna su vermez, parmaklarıyla mesh eder. Yüzünü, kollarını yıkar, başını mesh eder ve ayaklarını yıkar.
Çocukluk, akıl hastalığı, ölümle sonuçlanan hastalık, uyku, bayılma, unutma, bunama gibi durumlar örnek olarak sayı- labilir. Bu tür arızalar, ehliyeti olumsuz yönde etkilemekte, yapa- cakları işlem ve yükümlülükleri kısıtlamakta veya tamamen ortadan kaldırmaktadır.
Vücûp ehliyeti, hak ve yükümlülükler konusunda sınırlı ölçekte kişinin yeteneğini ifade eder. Edâ ehliyeti ise, kişinin Allah’a karşı sorumlulukları ile, insanlara karşı hak ve sorumluluklarını yerine getirmesinde yeterli olup, hukuken meşru fiil yapabilme yeteneğini ifade eder.
Ehliyet ârızaları semavî ve kesbî olmak üzere ikiye ayrılır. Semavî ehliyet ârızaları; çocukluk, delilik, ateh, unutma, uyku, bayılma, kölelik, maraz’ul-mevt, hayız, nifas ve ölümdür. Kesbî ehliyet ârızaları ise; cehalet, sefeh, sarhoşluk, hezl (şaka), hata, sefer, ikrahtır.
Bir insanın tam ehliyetli olması, yani ehliyetini . tam kullanabilmesi için hem reşit”, hem de “mümeyyiz” olması ve aynı za- manda da “mahcur” olmaması gerekmektedir. ” Hakları kullanma ehliyet açısından her insan aynı durumda olamaz.
Bunun için de edâ ehliyeti başlangıçta hiç bulunmazken insanın iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ana hatlarıyla olsun ayırabilmesi demek olan temyiz döneminde eksik olarak başlar. Birçok alanda bulûğ ile, bazı alanlarda ise rüşd ile tamamlanır.
Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve 1992 yılına kadar hüküm süren sosyalist federal cumhuriyet. Devletin bulunduğu…
Türk Ticaret Kanunu'na göre tanım. İktisadi faaliyeti nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı…
Sözlükte “çağırmak, istemek, yardım etmek” anlamlarına gelmektedir. İslâmî bir terim olarak “Allah'ın yüceliği karşısında kulun…
Beyyine Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 98. suresidir ve Medine döneminde indirilmiştir. Surenin ismi olan "Beyyine" kelimesi,…
İsmâil Hakkı Bursevî'nin (ö. 1137/1725) tasavvufî tefsiri.Ruhul Beyan Tefsiri Hangi yayınevi?Böylece Osmanlı Yayınları Tarafından Gül…
"Selam", Türkçede ve İslam kültüründe günlük hayatta sıklıkla kullanılan bir selamlaşma ifadesidir. Kelimenin kökeni Arapça…