Mesnevi, Hindistan’da doğup gelişmiş bir edebi türdür. İslam Hükümdarı Gürcü Sultan ve Hint prensleri arasında geçen bir hikaye anlatır. Bu nedenle, Mesnevi’nin hint bir millete ait olduğunu söyleyebiliriz.
Mesnevi, temel olarak şiirsel bir şekilde yazılan anlatıları içeren bir türdür. Şiirsel anlatılar, hayatın çeşitli yönlerini ve insanların karşılaştığı güçlükleri anlamalarına yardımcı olur. Ayrıca, Mesnevi’nin insanlara ahlaki dersler ve öğütler verme amacı da vardır.
Mesnevi, İslam mistik düşünce sistemi olan tasavvufla da yakından bağlantılıdır. Tasavvuf, Allah’a ulaşmak için içsel bir yolculuğu ifade eder ve Mesnevi bu yolculuğu anlatır. Aşk, inanç, sevgi gibi kavramlar Mesnevi’nin ana temalarıdır.
Mesnevi’nin yaratıcısı olarak bilinen Rumi, 13. yüzyılın ünlü bir şairidir. O dönemde Hindistan topraklarında yaşayan bir Müslümandır. Rumi’nin, şair ve düşünür olarak Müslüman topluluğa rehberlik ettiği düşünülmektedir.
Mesnevi’nin hem içerik hem de tarz açısından Hindistan’a ait olduğunu söylemek mümkündür. Hindistan, zengin bir edebiyat ve kültür mirasına sahip olan bir ülkedir. Mevlana’nın da bu mirası etkilediği ve Mesnevi’yi bu zengin edebi geleneğin bir parçası olarak yarattığı düşünülmektedir.
Sonuç olarak, Mesnevi’nin hint bir millete ait olduğu söylenebilir. Rumi’nin Hindistan kökenli olması ve eserin temalarının ve tarzının hint edebiyatının etkisi altında olması bunu kanıtlar niteliktedir. Mesnevi, bugün hala dünya genelinde okunan ve değeri anlaşılan bir eserdir.
Mesnevi terimi ve nazım şekli Türk edebiyatına İran edebiyatından geçmiş ve XI-XIX. yüzyıllar arasında bu türde sayısız eser yazılmıştır (Ünver, 1986: 430).
Arap edebiyatında müzdevic veya urcûze adıyla anılan şiirler mesnevinin ilk biçimi olarak kabul edilmiştir. Ancak bu nazım şeklinin günümüzdeki şekil ve muhteva olarak ilk örnekleri Fars edebiyatında ortaya çıkmıştır.
Mevlânâ Celâleddin-i Rumî, en önemli eseri olan Mesnevî‟de en çok yer verdiği şahsiyetlerden birisi Hz. Ali‟dir.
Mesnevî, Mesnevî-i Şerif ya da Mesnevî-yi Manevî (Farsça: مثنوی معنوی), Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin altı ciltlik Farsça eseri.
Hareketlerini kontrol altında tutar, daima iyiye, doğruya, mükemmele yönelir; kötülüklerden uzaklaşır. Allah’a inanan insan, her şeyin dizgininin Onun elinde, her şeyin hazinesinin Onun yanında olduğunu, her şeyin Onun emri ve izniyle halledileceğini bilir. Sadece Ona güvenir, Ona bağlanır, Ondan yardım bekler.17 Ara 2019
Teslimiyet; سَلِمَ fiilinden gelir. Boyun eğmek, başa gelen hâdiseleri itirazsız kabullenmek ve selâmete çıkmaktır. Tam ihlas ve teslim olma, yaptığını sırf Allah için, Allah rızası için yapmaktır.
Teslimiyet; سَلِمَ fiilinden gelir. Boyun eğmek, başa gelen hâdiseleri itirazsız kabullenmek ve selâmete çıkmaktır. Tam ihlas ve teslim olma, yaptığını sırf Allah için, Allah rızası için yapmaktır.
Sözlükte “Allah’a güvenmek” anlamındaki vekl kökünden türeyen tevekkül “birinin işini üstüne alma, birine güvence verme; birine işini havale etme, ona güvenme” mânasına gelir.
Eğer Allah size yardım ederse, o zaman sizi yenecek yoktur. Ve eğer sizi yardımsız (yüz üstü) bırakırsa, ondan sonra size kim yardım eder. Öyleyse mü’minler, Allah’a tevekkül etsinler (Allah’a güvensinler). “Eğer inanıyorsanız (Bana inanıyorsanız) Bana güvenin, tevekkül edin.
Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve 1992 yılına kadar hüküm süren sosyalist federal cumhuriyet. Devletin bulunduğu…
Türk Ticaret Kanunu'na göre tanım. İktisadi faaliyeti nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı…
Sözlükte “çağırmak, istemek, yardım etmek” anlamlarına gelmektedir. İslâmî bir terim olarak “Allah'ın yüceliği karşısında kulun…
Beyyine Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 98. suresidir ve Medine döneminde indirilmiştir. Surenin ismi olan "Beyyine" kelimesi,…
İsmâil Hakkı Bursevî'nin (ö. 1137/1725) tasavvufî tefsiri.Ruhul Beyan Tefsiri Hangi yayınevi?Böylece Osmanlı Yayınları Tarafından Gül…
"Selam", Türkçede ve İslam kültüründe günlük hayatta sıklıkla kullanılan bir selamlaşma ifadesidir. Kelimenin kökeni Arapça…