İslâm hukukunda faizin iki türü bulunmaktadır. Bunlardan biri “borç faizi” (ribe’d-düyûn), diğeri ise “alış-veriş faizi” (ribe’l-büyû) olarak isimlendirilir. Piyasada daha çok bilinen ve modern iktisatta da faiz olarak isimlendirilen riba, fıkıhta yalnızca borç faizine tekabül etmektedir.
Ekonomi bilimi açısından faiz iki farklı biçimde tanımlanır: (1) Bir borç anlaşmasının satışı sonrasında elde edilen getiri miktarı, (2) Üretim amaçlı olarak kullanılan sermayenin getiri oranı. Basit Faiz: Belirli bir dönem için yatırılan mevduatın o dönem sonunda kazandığı faiz getirisine basit faiz deniyor.
Bunlardan biri olan faiz, haksız yoldan, emek sarf etmeden, alın teri dökmeden kazanmaktır. Faiz, insanların mallarına kattıkları meşru olmayan fazlalıktır. Faiz, “Bizi aldatan, bizden değildir.”[3] buyuran Allah Resulü (s.a.s)’in getirdiği adalet, şefkat, yardımlaşma, dayanışma gibi değerleri görmezden gelmektir.
Müslüman başka birisinin malını ancak bir mal veya iş karşılığında alabilir. Hiçbir ekonomik değeri olmayan vade: zamandan dolayı bir kişinin parasını almak onu karşılıksız almak demektir. Bu yüzden dinimiz faizi başkasının malını haksız yere almak olarak tanımlamış ve haram kılmıştır.
Ribanın Çeşitleri Bazı hadislere göre, Muhammed ribanın 73 çeşidi (hadislere göre) olduğunu söylemiştir. Çoğu İslam hukukçusu (Fakih), birkaç farklı riba türünü tanımlar.
Bîrun, Osmanlı saray teşkilatında “dış saray” olarak adlandırılan ve önemli saray çalışanlarının bulunduğu yönetici bölümüdür. Bîrun bölümündeki görevliler arasında yeniçeriler, doktorlar, terziler, bekçiler mevcuttu.
Anadolu Selçukluları, İlhanlılar ve Memlükler’in saray teşkilâtında görülen emîr-i meclis hükümdarla görüşmek isteyenleri huzura alır ve çeşitli vesilelerle düzenlenen meclis ve merasimlerde teşrifat nâzırı olarak görev yapardı.
“Toplanılacak yer, toplantıyeri” anlamına gelen mahfil terimi ile cami harimi içerisinde özel konuma sahip alanlar tanımlanmaktadır. Mahfil olarak adlandırılan mimari kuruluşlar, etrafıparmaklıklarla çevrili ya da yerden yüksek olarak yapılmışlardır.
Emir-i Mahfil: Sarayın teşrifat amiridir. “Muarrif” de denilen emir-i mahfil; resmî kabullerde Selçuklu sultanının huzuruna alınacak kişileri, kabule katılanları yüksek sesle tek tek tanıtır, protokol sırasına göre alınmasını sağlar ve protokol sırasına göre oturturdu.
Bîrun, Osmanlı saray teşkilatında “dış saray” olarak adlandırılan ve önemli saray çalışanlarının bulunduğu yönetici bölümüdür. Bîrun bölümündeki görevliler arasında yeniçeriler, doktorlar, terziler, bekçiler mevcuttu.
Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve 1992 yılına kadar hüküm süren sosyalist federal cumhuriyet. Devletin bulunduğu…
Türk Ticaret Kanunu'na göre tanım. İktisadi faaliyeti nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı…
Sözlükte “çağırmak, istemek, yardım etmek” anlamlarına gelmektedir. İslâmî bir terim olarak “Allah'ın yüceliği karşısında kulun…
Beyyine Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 98. suresidir ve Medine döneminde indirilmiştir. Surenin ismi olan "Beyyine" kelimesi,…
İsmâil Hakkı Bursevî'nin (ö. 1137/1725) tasavvufî tefsiri.Ruhul Beyan Tefsiri Hangi yayınevi?Böylece Osmanlı Yayınları Tarafından Gül…
"Selam", Türkçede ve İslam kültüründe günlük hayatta sıklıkla kullanılan bir selamlaşma ifadesidir. Kelimenin kökeni Arapça…