Hz. İbrahim, peygamberlik tarihinin en önemli figürlerinden biridir. İbrahim, İslam, Hristiyanlık ve Musevilik gibi semavi dinlerde kutsal kabul edilen bir peygamberdir. İbrahim’in peygamber olarak seçilmesi, Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar tarafından Tanrı’nın buyruğu ve iradesi olarak kabul edilir.
Hz. İbrahim, Allah’ın emirlerine tam bir itaat göstermiştir. İbrahim, putperest bir toplum olan Babilliler’den Allah’ın izniyle uzaklaşmış ve tek tanrı inancını yaymıştır. İbrahim, Allah’ın ona gönderdiği mesajları insanlara iletmiş ve insanları tek tanrıya dönmenin önemini anlatmıştır.
Hz. İbrahim’in çocuğu olmadığı için büyük bir üzüntü yaşamıştır. Ancak Allah, İbrahim’e bir oğul vaat etmiştir. Bu vaat üzerine İbrahim ve eşi Sara, oğulları İsmail’i kucağına almış ve ona büyük bir sevgi beslemiştir.
Hz. İbrahim’in imanı ve güveni sınanmıştır. Allah, İbrahim’e oğlu İsmail’i kurban etmesini emretmiştir. İbrahim, Allah’a olan teslimiyetinden ödün vermemiştir ve oğluyla beraber Tanrı’nın emrini yerine getirmek için kımıldamadan beklemiştir. Ancak Allah, İbrahim’in sadakatini gördü ve ona bir koç gönderdi. Bu olay, İbrahim’in şüphesiz imanına ve Allah’a olan güvenine dair büyük bir örnektir.
Hz. İbrahim’den sonra gelen peygamber, Yahya peygamberdir. Yahya peygamber, Hz. İbrahim’in soyundan gelir ve İsa’nın doğuşuna kadar İsrailoğulları’na peygamberlik yapmıştır. Yahya peygamberin görevi, insanları tövbe etmeye, doğru yola yönlendirmeye ve Mesih’in gelişini müjdelemeye yöneliktir.
Hz. Yahya, tevazu ve ibadetle tanınan bir peygamberdir. O, insanları günahlarından arınmaya teşvik etmiş, su ile temizleme ritüelleri yapmış ve tövbe etmeye çağırmıştır. Aynı zamanda, İsa’nın İncil’e göre en büyük peygamberlerden biri olduğunu müjdelemiştir.
Hz. İbrahim ve Hz. Yahya, peygamberlik dönemlerinde insanlara rehberlik etmiş ve doğru yolu arayanların kılavuzları olmuşlardır. Onların öğretileri ve yaşamları bugün hala semavi dinlerin takipçileri için bir örnek niteliği taşımaktadır. Bu sebeple, İbrahim ve Yahya peygamberler, peygamberlik tarihinde önemli bir yer tutmaktadır.
Hz. İbrâhim’in torunu ve İsrâiloğulları’nın atası olan peygamber.
Hz. İbrâhim Kitâb-ı Mukaddes’te Terah’ın oğlu, İbrânîler’in atası, inananların babası ve Allah’ın dostu olarak takdim edilmektedir (Tekvîn, 11/26; Galatyalılar’a Mektup, 3/7-9; Yakub’un Mektubu, 2/23).
Kur’an’da 25 peygamberin ismi geçer. Kur’an’da geçen peygamberlerin yaklaşık kronolojik sırası şöyledir: Adem, İdris, Nuh, Hud, Salih, İbrahim, Lut, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Eyüp, Şuayb, Musa, Harun, Zul-Kifl, Davud, Süleyman, İlyas, Elyesa, Yunus, Zekeriya, Yahya, İsa ve Muhammed.
Tefsîrü’s-Sa’dî: “Peygamberler, aal-İbrahim soyundan oldukları için peygamberdir, ve Muhammed de o soya aittir.”
Bu durumların başında yaşlılık gelmektedir. Oruç tutmak için sağlığı ve mevcut durumu uygun olmayan kişiler, oruç tutmayıp oruç yerine fidye verebilmektedir. Kur’an-ı Kerim’in Bakara suresi gibi bazı surelerinde bu tip durumlara karşı nasıl davranılması gerektiği açık bir şekilde belirtilmektedir.
İslâm âlimlerinin ortak kabulüne göre ihtiyarlık ve şifa ümidi kalmamış bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, kazâ etmesi mümkün olmadığı için tutamadığı gün sayısınca fidye öder. Bu durumdaki bir kimsenin fidye ödemesi fakihlerin büyük çoğunluğuna göre vâcip, Mâlikîler’e göre ise müstehaptır.
İslâm âlimlerinin ortak kabulüne göre ihtiyarlık ve şifa ümidi kalmamış bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, kazâ etmesi mümkün olmadığı için tutamadığı gün sayısınca fidye öder. Bu durumdaki bir kimsenin fidye ödemesi fakihlerin büyük çoğunluğuna göre vâcip, Mâlikîler’e göre ise müstehaptır.
Senenin hiçbir mevsiminde oruç tutamayacak kadar yaşlı olan (pîr-i fâni) kimselerin, maddî durumları uygunsa Ramazan’ın her bir günü için bir fakire fidye (yani bir fitre) vermeleri gerekir. İyileşme umudu olmayan hasta da bu hükme tâbidir (el-Bakara, 2/184).
İyileşme umudu olmayan hasta da bu hükme tâbidir (el-Bakara, 2/184). Fidye verecek gücü olmayanlar ise fidyeden sorumlu olmazlar (İbn Kudâme, el-Muğnî, 3/38). Ancak kasten tutmadıkları oruçların uhrevî sorumluluğunu taşırlar. Bu durumda olanların yapabileceği Cenâb-ı Hak’tan bağışlanma dilemektir.
Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve 1992 yılına kadar hüküm süren sosyalist federal cumhuriyet. Devletin bulunduğu…
Türk Ticaret Kanunu'na göre tanım. İktisadi faaliyeti nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı…
Sözlükte “çağırmak, istemek, yardım etmek” anlamlarına gelmektedir. İslâmî bir terim olarak “Allah'ın yüceliği karşısında kulun…
Beyyine Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 98. suresidir ve Medine döneminde indirilmiştir. Surenin ismi olan "Beyyine" kelimesi,…
İsmâil Hakkı Bursevî'nin (ö. 1137/1725) tasavvufî tefsiri.Ruhul Beyan Tefsiri Hangi yayınevi?Böylece Osmanlı Yayınları Tarafından Gül…
"Selam", Türkçede ve İslam kültüründe günlük hayatta sıklıkla kullanılan bir selamlaşma ifadesidir. Kelimenin kökeni Arapça…