Hasan-ı Basrî, “Allah, mahlûkatı ve tabiatı yarattı. Herşey yaratılışına uygun olarak hareket eder” demekle kadere inancını açıklayıp, Kaderiyye gibi düşünmediğini belirtir ve günâhkâr mü’minin, münâfık olduğunu söyler. İbâdet hayatında bütün kaide ve emirlerin sıkı sıkıya tatbik edilmesini ister.
Basralı meşhur tâbiî, âlim ve zâhid. Hz. Peygamber’e hizmetiyle tanınan ve en çok hadis rivayet eden sahâbîlerden biri.
Medine’de 21 (642) senesinde doğan Hasan-ı Basrî, 110/728’de Basra’da vefat etmiştir. Tâbiîn neslinin büyüklerinden olan Hasan-ı Basrî, başta Hz. Peygamber’in zevcesi Ümmü Seleme ve Enes b. Mâlik gibi birçok sahâbîden ders almış, yüzü aşkın sahâbi ile görüşmüş ve sahâbî neslinin terbiyesi altında yetişmiştir.
Bu yüzden birçok grup onu, kendi mezheplerinin kurucu ‘fikir babası’ olarak görmüştür. Nitekim Mutezile, Hasan-ı Basrî’yi ilk Kaderîlerden sayarken; ehl-i sünnet âlimleri onu kendi selefleri arasında saymışlardır.
Dinî hayatta Allah sevgisini temel kabul eden tasavvufî anlayışa karşılık Hasan-ı Basrî Allah korkusunu esas alan Basra zühd okulunun temsilcisi ve önderi sayılmıştır.
Sahipsiz bir taşınır bir malı kazanmaya ihraz denir. Sahipsiz bir taşınmazın aslen kazanmasına işgal denir. Aslen kazanım yöntemlerinden biriside zaman aşımıyla kazanmadır. Medeni kanuna göre bir taşınır mala davasız ve aralıksız beş yıl boyunca iyi niyetle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurma şartları gerekir.
Sözlükte “erişme, maddî ve mânevî bir şey elde etme; el koyma, başkaları tarafından el konulmasını önlemek üzere koruma altına alma” mânalarına gelen ihrâz kelimesi fıkıhta, başkasının mülkiyetinde bulunmayan sahipsiz (mubah) bir mal üzerinde mâlik olma iradesiyle fiilî hâkimiyet (zilyedlik) kurmayı ifade eder.
Buna göre; soruşturma ya da kovuşturma sürecinde birtakım hukuki işlemlerin yapılabilmesi adına şüpheli, sanık, müşteki (şikayetçi), mağdur, tanık veya bilirkişi ve ispat araçlarının gerektiğinde zor kullanılarak mahkeme, savcılık veya hakimlik önüne çıkarılması amacıyla verilen karardır.16 Kas 2022
Sözlükte “erişme, maddî ve mânevî bir şey elde etme; el koyma, başkaları tarafından el konulmasını önlemek üzere koruma altına alma” mânalarına gelen ihrâz kelimesi fıkıhta, başkasının mülkiyetinde bulunmayan sahipsiz (mubah) bir mal üzerinde mâlik olma iradesiyle fiilî hâkimiyet (zilyedlik) kurmayı ifade eder.
Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve 1992 yılına kadar hüküm süren sosyalist federal cumhuriyet. Devletin bulunduğu…
Türk Ticaret Kanunu'na göre tanım. İktisadi faaliyeti nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı…
Sözlükte “çağırmak, istemek, yardım etmek” anlamlarına gelmektedir. İslâmî bir terim olarak “Allah'ın yüceliği karşısında kulun…
Beyyine Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 98. suresidir ve Medine döneminde indirilmiştir. Surenin ismi olan "Beyyine" kelimesi,…
İsmâil Hakkı Bursevî'nin (ö. 1137/1725) tasavvufî tefsiri.Ruhul Beyan Tefsiri Hangi yayınevi?Böylece Osmanlı Yayınları Tarafından Gül…
"Selam", Türkçede ve İslam kültüründe günlük hayatta sıklıkla kullanılan bir selamlaşma ifadesidir. Kelimenin kökeni Arapça…