Fıkıhta “ibaha”, İslam hukukunda bir eylemin caiz veya helal olarak kabul edildiği anlamına gelmektedir. İbaha, Arapça kökenli bir kavramdır ve kelime anlamı olarak “geçerlilik” veya “serbest bırakma” anlamını taşır.
İslam hukuku, Müslümanların hayatlarını düzenleyen kurallar bütünüdür. Bu hukuk sistemi, temel olarak Kur’an-ı Kerim’e ve Hz. Muhammed’in hadislerine dayanır. Fıkıh, İslam hukukunun ana kaynaklarını inceleyen ve bu kuralları açıklayan bir disiplindir. Bu nedenle, ibaha kavramı da fıkıhla doğrudan ilgilidir.
İbaha, fıkıhta, bir fiilin veya durumun, İslam hukukuna göre hiçbir sakıncası olmadığını gösterir. Bir eylemin ibaha olması, kişinin o eylemi serbestçe yerine getirebileceği anlamına gelir. Örneğin, ibaha bir yiyecek maddenin helal veya caiz olması durumunda da kullanılır. Bir yiyeceğin ibaha olması, Müslümanların bunu rahatlıkla tüketebileceği anlamına gelir.
İbaha, fıkıhta önemli bir kavram olarak kabul edilir çünkü İslam hukukunda birçok eylem veya durum haram kabul edilmiştir. Haram, bir eylemin veya durumun İslam’a göre kesinlikle yasak olduğunu ifade eder. Ancak, bir eylemin ibaha olması, Müslümanlara çeşitli eylemleri yapma özgürlüğü sunar.
İbaha kavramı, İslam hukukunun esnekliğini ve uyum sağlama yeteneğini de yansıtır. İslam hukuku, toplumun ihtiyaçlarına ve değişen koşullara göre adapte edilebilir. Bu nedenle, bir eylemin ibaha olması, fıkıhta bir esneklik unsurunu temsil eder.
Sonuç olarak, ibaha kavramı, fıkıhta bir eylemin veya durumun caiz veya helal olarak kabul edildiğini ifade eder. İslam hukukunda önemli bir kavram olan ibaha, Müslümanlara eylemlerini serbestçe gerçekleştirme imkanı sunar ve İslam hukukunun esnek yapısının bir örneğidir.
Fıkıh usulünde mükellefin yapıp yapmamakta şer’an serbest bırakıldığı fiilleri, fıkıhta ibâha denen bazı yetki ve izinlerin konusunu yahut sonucunu belirtmek için kullanılan bir terim.
Hanefiler hazrı, şer’î yasaklar; ibâhayı da mübah şeyler anlamında birlikte incelerler. Bazan hazr’a “kerâhiyye”; ibâha’ya ise “istihsân veya zühd ve vera” başlığı altında yer verirler. Hanefîler dışındaki mezheber ise bu konuları “yiyecekler, içecekler, kaplar, fıtrî hasletler” başlıkları altında incelerler.
Şâriin hitabı ile sabit olan ve “ibâha-i şer’iyye” diye anılan bu ibâha, aksine delil bulunmadıkça mükellefin bir şeyden yararlanıp yararlanmama veya bir fiili işleyip işlememe hususunda serbest bırakıldığını ifade eder.
İbahilik (Arapça: ibāḥa), İslâm’da, Sünnî anlayışın yasakladığı ve günah olarak değerlendirdiği bazı şeyleri yasak görmemektir. Hatta bir bölümünün tersini yapmak anlayışıdır.
Anadolu’da Kızılbaş Kızılbaş sözcüğü Anadolu ve Bulgaristan Alevilerini tanımlamak için de kullanılmıştır. Osmanlı kayıtlarında Alevî Türkmen kökenli Seyyid müslümanlara “Kızılbaş” denilmekteydi.
Bugün Alevî adıyla anılan kızılbaş zümresi Anadolu’da kısmen yoğun olarak Tunceli, Amasya, Tokat, Çorum, Sivas, Erzincan, Malatya ve Kahramanmaraş ile çok sınırlı olarak diğer bazı yerleşim merkezlerinde ve son yıllarda iç göçler sonucu İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde bulunmaktadır.
Bu iki yapı arasında en önemli farklardan biri, Bektaşîliğin Osmanlı merkezî idaresiyle problemsiz olmasına karşılık kızılbaşlığın sürekli muhalefet ve gerginliğidir. Ayrıca dinî hiyerarşi ve âdâb-erkân bakımından da bu iki dünya arasında önemli ayrılıklar vardır (diğer benzerlik ve farklılıklar için bk.
Başka bir açıklamaya göre de Sıffîn Savaşı’nda Hz. Ali, askerlerine Muâviye’nin askerlerinden ayırt edilmeleri için kırmızı sarık sardırmış ve bu olaydan sonra taraftarları kızılbaş diye anılmıştır.
Aleviler, Muhammed’in son peygamber olduğuna, Ali bin Ebu Talib’in ise veliliğine (ya da imamlığına) inanırlar. Aleviler, ibadetlerini cemevinde yaparlar. Günlük ibadetleri Sabah, Akşam ve Gece Gülbeng’idir.
Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve 1992 yılına kadar hüküm süren sosyalist federal cumhuriyet. Devletin bulunduğu…
Türk Ticaret Kanunu'na göre tanım. İktisadi faaliyeti nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı…
Sözlükte “çağırmak, istemek, yardım etmek” anlamlarına gelmektedir. İslâmî bir terim olarak “Allah'ın yüceliği karşısında kulun…
Beyyine Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 98. suresidir ve Medine döneminde indirilmiştir. Surenin ismi olan "Beyyine" kelimesi,…
İsmâil Hakkı Bursevî'nin (ö. 1137/1725) tasavvufî tefsiri.Ruhul Beyan Tefsiri Hangi yayınevi?Böylece Osmanlı Yayınları Tarafından Gül…
"Selam", Türkçede ve İslam kültüründe günlük hayatta sıklıkla kullanılan bir selamlaşma ifadesidir. Kelimenin kökeni Arapça…