Darül Harp, İslam hukukuna göre savaş hali ve düşmanlık durumunda bulunan bölgeleri ifade eden bir kavramdır. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanan makalede, Darül Harp kavramı detaylı bir şekilde ele alınmaktadır.
Makaleye göre, Darül Harp, İslam hukukuna göre bir yerin iki durumu vardır: Darül İslam ve Darül Harp. Darül İslam, Müslümanların barış, güvenlik ve İslam hukukunun uygulandığı bölgeleri ifade ederken, Darül Harp ise Müslümanların hukuka aykırı hareket ettikleri, düşmanlık olduğu ve güvenliğin sağlanmadığı bölgeleri ifade etmektedir. Darül Harp, genellikle İslam Devleti tarafından ilan edilen düşmanlık durumunda geçerlidir.
Makalede, Darül Harp kavramının tarihsel olarak nasıl ortaya çıktığı ve İslam hukukunda nasıl değerlendirildiği ayrıntılı bir şekilde açıklanmaktadır. Darül Harp durumunda bulunan bölgelerde yaşayan Müslümanların İslam hukukuna göre cihat yapma sorumluluğu bulunduğuna vurgu yapılırken, cihatın sadece silahlı mücadele anlamına gelmediği, aynı zamanda hayır işleri yapma, adaleti savunma ve zulme karşı durma gibi konuları da kapsadığı belirtilmektedir. Bununla birlikte, Darül Harp durumunun sürekli olmadığı ve barışın sağlanması durumunda Darül İslam’a dönüşebileceği ifade edilmektedir.
Makalede ayrıca, Darül Harp konusunun günümüzde terörizm ve radikalleşme gibi sorunlarla ilişkilendirilmesinin doğru olmadığına dikkat çekilmektedir. Darül Harp kavramının, sadece İslam hukuku ve savaş hali ile ilgili olduğu, terörizm ve radikalleşme gibi olumsuz unsurların İslam dini ile bağdaşmadığı vurgulanmaktadır.
Tüm bu açıklamaların ardından, makale Darül Harp kavramının İslam hukukundaki yeri ve önemini vurgulayarak sona ermektedir. Darül Harp durumunda bulunan bölgelerde yaşayan Müslümanların, İslam hukukunun prensipleri doğrultusunda sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiği ifade edilmektedir.
İslâmî hükümler kesin nass ile sabit ise bunlar hakkında ihtilaf sözkonusu değildir. Cumhur-ı fukahâ’ya göre müslümanların dârü’l-harb’te harbîlerle veya kendi aralarında faizle alış-veriş yapmaları haramdır.
Dârülharp veya Dârü’l-harb (Arapça: دار الحرب), İslam fıkhında bir kavram. Müslüman olmayan bir hükümdarın egemen olduğu yerler ve Müslümanlarla gayrimüslimler arasında henüz barış akdedilmemiş olan memleketler İslam hukukunda Darülharb sayılır.
konu hakkındaki görüşüne göre, Türkiye kesin olarak. Dâru’l-İslâm’dır. Dâru’l Harb’i Dâru’l-Harb yapan en önemli kâide, o yerin. harb yeri olmasıdır, yani savaşmaktır.24 Nis 2017
konu hakkındaki görüşüne göre, Türkiye kesin olarak. Dâru’l-İslâm’dır. Dâru’l Harb’i Dâru’l-Harb yapan en önemli kâide, o yerin. harb yeri olmasıdır, yani savaşmaktır.24 Nis 2017
– Abdullah bin Emir.
– Abdullah ibn Muhammed bin el-Hânifîyye.
– Ahnef bin Kays.
– Atâ bin Ebu Rebah (ö. H.S. 106)
– Ebu Müslim el-Havlânî
– Elkame bin Keys el-Nehey.
– Hammam bin Münebbih.
– Hasan ibn Muhammed bin el-Hânifîyye (ö. H.S. 100)
Tâbiîn (Arapça: تَابِعُونْ ; tâbiûn / tâbi olanlar), Sahabeleri görmüş ve onlarla bir şekilde irtibat kurmuş olan Müslümanlara verilen bir İslâm dinî terimidir. Bu kavramdan hareketle Tabiinleri görmüş ve onlarla irtibat kurmuş Müslümanlara da Tebeut tabiin denir.
Ömer (ö.73/692). Medine’de sahâbenin elinde yetişen yedi meşhur, tâbiin devri fakihleri de şunlardır: Saîd b. el-Müseyyeb (ö.94/713), Urve b. ez-Zübeyr (ö.94/713), el-Kasım b. Muhammed (ö.106/724), Ebû Bekir b. Abdirrahmân (ö.94/713), Ubeydullah b.
Ömer (ö.73/692). Medine’de sahâbenin elinde yetişen yedi meşhur, tâbiin devri fakihleri de şunlardır: Saîd b. el-Müseyyeb (ö.94/713), Urve b. ez-Zübeyr (ö.94/713), el-Kasım b. Muhammed (ö.106/724), Ebû Bekir b. Abdirrahmân (ö.94/713), Ubeydullah b.
Fukahayı Seb’a, Medine’de yaşayan tabiîlerden yedi fakih için kullanılan bir tabirdir. Genel olarak Said b. Müseyyeb, Urve b. Zübeyr, Süleyman b. Yesar, Harice b. Zeyd, Ubeydullah b.
Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve 1992 yılına kadar hüküm süren sosyalist federal cumhuriyet. Devletin bulunduğu…
Türk Ticaret Kanunu'na göre tanım. İktisadi faaliyeti nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı…
Sözlükte “çağırmak, istemek, yardım etmek” anlamlarına gelmektedir. İslâmî bir terim olarak “Allah'ın yüceliği karşısında kulun…
Beyyine Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 98. suresidir ve Medine döneminde indirilmiştir. Surenin ismi olan "Beyyine" kelimesi,…
İsmâil Hakkı Bursevî'nin (ö. 1137/1725) tasavvufî tefsiri.Ruhul Beyan Tefsiri Hangi yayınevi?Böylece Osmanlı Yayınları Tarafından Gül…
"Selam", Türkçede ve İslam kültüründe günlük hayatta sıklıkla kullanılan bir selamlaşma ifadesidir. Kelimenin kökeni Arapça…