Farsça bezm (meclis, eğlence) ve Cem kelimelerinden yapılmış bir tamlama olup “Cem meclisi” anlamına gelir. Cem kelimesinin taşıdığı mâna dolayısıyla “hükümdar meclisi, sultan meclisi” anlamını da içine alır.
Farsça’da “sohbet meclisi” anlamına gelen bezm kelimesiyle Arapça’da “ben değil miyim” mânasında çekimli bir fiil olan elestüden oluşan bezm-i elest terkibi, “Ben sizin rabbiniz değil miyim” hitabının yapıldığı ve ruhların da “evet” diye cevap verdikleri meclis anlamını ifade eder.
Bu tabirdeki “elest” kelimesi A’râf sûresinin 172. âyetinden alınmıştır.
Çünkü bazı rivayetlerde bunun Hz. Âdem’in yeryüzüne indirilmesinden önce gökte vuku bulduğu, bazılarında Mekke yakınlarındaki Na’man’da, diğer bazı rivayetlerde ise Hindistan’ın Dehnâ adlı bir bölgesinde gerçekleştiği bildirilmektedir (İbn Ebû Âsım, I, 87, 89; Taberî, Câmiʿu’l-beyân, XIII, 226, 242; a.mlf., Târîḫ, I, …
yemek içmek ve muhabbet etmek için kurulan meclis . tdk’ye göre anlamı “içki meclisi” ya da “dost toplantısı” olan farsça kökenli sözcük. içkili, eğlenceli yiyip içme ve sohbet meclisi.
İmam Rabbanî, ilahiyat konusunda temelde hanefî-matüridî çizgide yer alır. Mektuplarında İmam Ebu Hanife’nin adını zikrederek atıfta bulunması bunun en açık göstergesidir. Zaten yaşadığı yer özellikle hanefi mezhebinin hakim olduğu bir bölgedir.
İmam-ı Ahmed Rabbani hazretleri, Hindistan’da yetişen en büyük veli ve âlim. Ariflerin ışığı, velilerin önderi, İslam’ın bekçisi, müslümanların baş tacı, müceddid, müctehid ve İslam âlimlerinin gözbebeğidir. Silsile-i aliyyenin yirmi üçüncüsüdür. 1563 yılında Hindistan’ın Serhend (Sihrind) şehrinde doğdu.
Nakşibendiyye tarikatının Müceddidiyye kolunun pîri olan İmâm-ı Rabbânî, Nakşibendiyye tarikatına intisap etmeden önce babası vasıtasıyla Çiştiyye, Kâdiriyye ve Sühreverdiyye tarikatlarından icâzetli bir şeyh-i kâmildir.
Rabbânî, onlarca mürşit yetiştirip Hindistan’ın değişik bölgelerine göndererek halkı irşat ettirdi. Ehl-i Sünnet inancıyla yaşayıp yeni kavramlarla tasavvuf ıstılahını genişletti. Mektuplarında yaşadığı tecrübeleri anlatmasıyla sonraki sûfîlerin bir ıstılahî kaynağa sahip olmasını sağladı.
Nakşibendiyye tarikatı mensupları arasında İmâm-ı Rabbânî (ilâhî bilgilere sahip âlim) ve “müceddid-i elf-i sânî” (hicrî II. binyılın müceddidi) unvanlarıyla tanınır. Soyunun ikinci halifeye dayandığını iddia eden Kâbil asıllı bir aileye mensuptur.
Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve 1992 yılına kadar hüküm süren sosyalist federal cumhuriyet. Devletin bulunduğu…
Türk Ticaret Kanunu'na göre tanım. İktisadi faaliyeti nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı…
Sözlükte “çağırmak, istemek, yardım etmek” anlamlarına gelmektedir. İslâmî bir terim olarak “Allah'ın yüceliği karşısında kulun…
Beyyine Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 98. suresidir ve Medine döneminde indirilmiştir. Surenin ismi olan "Beyyine" kelimesi,…
İsmâil Hakkı Bursevî'nin (ö. 1137/1725) tasavvufî tefsiri.Ruhul Beyan Tefsiri Hangi yayınevi?Böylece Osmanlı Yayınları Tarafından Gül…
"Selam", Türkçede ve İslam kültüründe günlük hayatta sıklıkla kullanılan bir selamlaşma ifadesidir. Kelimenin kökeni Arapça…