“Alevi” ismi, Alevilik veya Alevi-Bektaşilik olarak bilinen bir İslam dini inancının takipçilerine atfen kullanılan bir terimdir. Alevilik, 13. yüzyılda Mevlana Celaleddin Rumi’nin dervişlik geleneğini geliştiren ve tasavvufi prensipleri benimseyen Hacı Bektaş-ı Veli tarafından kurulmuştur. Alevilik, İslam’ın heterodoks bir mezhebi olarak kabul edilir ve diğer İslam mezheplerinden farklı öğretilere sahiptir.
“Alevi” kelimesinin kökeni Arapça “alev” kelimesidir, bu kelime “ateş” veya “yanmak” anlamına gelir. Alevilikte ateş, bireyin içsel aydınlanmayı ve ruhsal dönüşümü temsil eden bir semboldür. Aynı zamanda, Hacı Bektaş-ı Veli’nin kültürel mirasının merkezinde de ateş ritüelleri yer alır.
Aleviler, kendilerini İslam dışında bir inanç ve yaşam tarzı olarak değerlendirirler. Alevilikte, Allah’ın gerçek doğasının insanların içinde olduğu ve doğaya ve insanlığa sevgi, hoşgörü ve adalet temelinde yaklaşılması gerektiği öğretilir. Hacı Bektaş-ı Veli’nin öğretileri, eşitlik, sosyal adalet, toplumsal dayanışma ve hoşgörü gibi değerlere büyük önem verir.
Alevilik, aynı zamanda gizli bir dini olmasıyla da dikkat çeker. Alevi inancı, babadan oğla geçen bir inanç sistemine dayanır ve ağızdan ağıza aktarılmış mitler, hikayeler ve dualar gibi sözlü bir gelenek üzerine kurulmuştur. Bu gelenek, Alevi-Bektaşi cem evlerinde gerçekleşen toplu ibadet ve ritüellerle desteklenir.
Sonuç olarak, “Alevi” ismi, Alevilik inancının takipçilerine verilen bir addır. Kökeni Arapça “ateş” kelimesinden gelen Alevilik, İslam’dan farklı bir inanç sistemi olarak kabul edilir ve ağızdan ağıza aktarılan geleneklerle yaşayan bir dini yapıyı temsil eder. Alevilik, ahlaki değerler, sosyal adalet ve hoşgörü gibi prensiplere dayanır ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin öğretileri üzerine kurulmuştur.
Sözlükte “Ali’ye mensup” anlamına gelen kelimenin çoğul şekli Aleviyye ve Aleviyyûn’dur. Alevî terimi İslâm kültür tarihinde Hz. Ali soyundan gelenler mânasında, ayrıca siyasî, tasavvufî ve itikadî anlamda kullanılagelmiştir.
Alevîlik Bektâşîlikte duâ, “gülbenk” olarak isimlendirilir. Gülbenk kelimesi, Farsça bir kelime olup gül sesi, bülbül şakıması anlamlarına gelmektedir. Gülbenklerde cümleler kısa ve ahenklidir. Dede, baba veya sercem tarafından okunur ve cânlar; “Allah Allah” diyerek duâya katılır, onaylar, aşk ve şevk alır verir.7 בפבר׳ 2021
Gülbengin sonunda “Er-cemâl-i Muhammed, kemâl-i Hasan Hüseyin ‘Ali râ bülend-i salavât” denir ve eller göğüslere konularak Muhammed Mustafâ’ya ve onun tertemiz Ehl-i Beyt’ine salavât okunur. Sonunda mutlaka salavât getirildiği için bu duâlara “gülbeng-i Muhammedî” de denir.7 בפבר׳ 2021
Arapçada, “Ali’ye mensup”, “Ali’ye ait” anlamlarına gelen “Alevi” kelimesi, İslam tarihi ve tasavvufunda, “Hz. Ali’yi sevmek, saymak ve her konuda ona bağlı olmak” an- lamlarında kullanılmış ve kullanılmaktadır ki, bu bakımdan Hz. Ali’yi seven, sayan ve ona bağlı olan herkese “Alevi” denir.
“Sevad-ı azam” çoğunluğa uymak demektir. Bediüzzaman “sevad-ı azam”ı birkaç yerde kullanır ve bilhassa “maddi hayat şartları ve geçim” noktasında “sevad-ı azama” (büyük çoğunluğa) uymayı esas alırdı: “Eskide ekser İslâm filcümle aç değildi. Tenâuma (lüks nimetlere) ihtiyâr bir derece var idi.9 ביולי 2019
Mâtürîdî ekolünde, Ebû Hanife (ö. 150/767)’nin Fıkhu’l-ekber’i ile başlatılan bu tür metinler içerisinde Hakîm es-Semerkandî (ö. 324/953)’nin es-Sevâdü’l-a’zam’ı da önemli bir yer tutmaktadır.
Müellifimiz El-Hakim Es-Semerkandi, Hanefi ve ilk dönem Maturidi alimlerindendir.
es-SEVÂDÜ’l-A’ZAM. Hakîm es-Semerkandî’nin (ö. 342/953) akaide dair eseri.
“Sevad-ı azam” çoğunluğa uymak demektir. Bediüzzaman “sevad-ı azam”ı birkaç yerde kullanır ve bilhassa “maddi hayat şartları ve geçim” noktasında “sevad-ı azama” (büyük çoğunluğa) uymayı esas alırdı: “Eskide ekser İslâm filcümle aç değildi. Tenâuma (lüks nimetlere) ihtiyâr bir derece var idi.9 ביולי 2019
Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve 1992 yılına kadar hüküm süren sosyalist federal cumhuriyet. Devletin bulunduğu…
Türk Ticaret Kanunu'na göre tanım. İktisadi faaliyeti nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı…
Sözlükte “çağırmak, istemek, yardım etmek” anlamlarına gelmektedir. İslâmî bir terim olarak “Allah'ın yüceliği karşısında kulun…
Beyyine Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 98. suresidir ve Medine döneminde indirilmiştir. Surenin ismi olan "Beyyine" kelimesi,…
İsmâil Hakkı Bursevî'nin (ö. 1137/1725) tasavvufî tefsiri.Ruhul Beyan Tefsiri Hangi yayınevi?Böylece Osmanlı Yayınları Tarafından Gül…
"Selam", Türkçede ve İslam kültüründe günlük hayatta sıklıkla kullanılan bir selamlaşma ifadesidir. Kelimenin kökeni Arapça…