Kutbu l-Aktâb, Arapça bir ifade olup, “kalem kutbu” anlamına gelmektedir. İslam kültüründe ve Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli bir yere sahip olan Kutbu l-Aktâb, yazı yazmanın ve edebi eserlerin merkezi olarak görülürdü. Kutbu l-Aktâb, terim olarak hem fiziksel bir maddenin hem de sembolik anlamda bir kavramın adıdır.
Kutbu l-Aktâb, Osmanlı İmparatorluğu döneminde medrese eğitimi alan öğrencilerin yazı yeteneklerini geliştirmek amacıyla kullanılan bir aletti. Bu alet, bilgi aktarımının ve edebi eserlerin kaydedilmesinde öncü bir rol oynardı. Ayrıca, Osmanlı sarayında da Kutbu l-Aktâb bulunurdu ve önemli yazmanların bu kalemleri kullanması teşvik edilirdi. Özellikle hattatların, bu kalemleri kullanarak yazdıkları eserlerin estetik açıdan güzelliklerini artırdığı düşünülürdü.
Kutbu l-Aktâb’ın sembolik anlamı, kalem gücünün ve yazının önemini vurgulamaktır. Yazı, İslam kültüründe bilginin ve düşüncenin kaydedilmesinin yanı sıra değerlerin aktarılmasının da bir yoludur. Kutbu l-Aktâb, bu düşüncenin bir sembolü olarak görülür ve bu nedenle İslam edebiyatında da sıkça yer alır.
Bugün, Kutbu l-Aktâb terimi genellikle edebi bir eseri olan veya yazı yeteneğiyle öne çıkan bir kişinin anlamında kullanılır. Bu terim, bir yazarın yazma kabiliyetini ve edebi yeteneklerini ifade eder. Kutbu l-Aktâb, yazılı eserlerin ve edebi ürünlerin merkezi olarak görülür ve yazının gücünü ve etkisini sembolize eder.
Sonuç olarak, Kutbu l-Aktâb, Osmanlı döneminde hem fiziksel bir alet olarak hem de sembolik bir anlamda önemli bir rol oynamıştır. Yazı ve edebiyatın gücünü vurgulayan bu kavram, günümüzde edebi yetenekleri olan ve yazılarıyla öne çıkan kişiler için kullanılan bir ifadedir. Yazı, bilginin kaydedilmesinin yanı sıra insan düşüncesini ifade etme ve değerleri aktarma aracı olarak da görülür. Kutbu l-Aktâb, bu kavramın bir sembolüdür ve yazının gücünü temsil eder.
4 büyük kutup kimdir?
Tasavvuf ehli tarafından sık kullanılan Aktab-ı Erbaa (Dört Kutub) deyimiyle, genellikle Abdülkâdir-i Geylânî, Seyyid Ahmed Rufâî, Seyyid Ahmed Bedevî ve İbrahim-i Dessûkî ifade edilir (ayrıntılı bilgi için ilgili maddelere bakınız).27 Eki 2018
Kaç kutup vardır tasavvuf?
Kutubluk makamının Kutbu’l-İrşad ve Kutbu’l-Aktab ya da Kutbu’l-Vücud denilen iki çeşidi vardır. Kutbu’l İrşad, nübüvvet (peygamberlik) kurumunun içyüzünü (batın); Kutbu’l Vücud ise son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)’in içyüzünü temsil eder.9 Ağu 2016
Kutbul Aktab mı Gavs mı?
Herhangi bir sıfatla birlikte kullanılmadığında kutub kelimesi bu başkanı dile getirmekle birlikte, birden çok kutubdan söz etmek mümkün olduğundan Kutub yerine “Kutbu’l-Aktab” (Kutublar Kutbu) deyimi kullanılır. Kutub’a, kendisine sığınanlara yardım eden anlamında Gavs ya da “Gavsu’l-Azam” da denir.9 Ağu 2016
Kutub kime denir?
“Kutup”, tasavvufta “velîler zümresinin başkanı, dünyanın ve âlemin mânevî yöneticisi olduğuna inanılan velî” mânasında kullanılmıştır.
Feridüddin Attar Türk mü?
Ferîdüddin Attâr (Farsça: فرید الدین عطار; d. (?), Nişabur – ö. 1221, Nişabur), İranlı mutasavvıf, şair.
Esrarname ne anlatıyor?
Attâr, sırlar kitabı olarak addettiği Esrârname’de maddeler dünyasının zindanındaki insanı eşyadan, maddeden sıyrılmaya davet eder. İnsanın, hakikate giden yoldaki bütün örtü ve engelleri aşmasını diler. Gönül gözü ile sırlara erişebileceğini ifade eder ve varlığa dair bu sırların aklın ötesinde olduğunu belirtir.
Esrarname kimin eseri Divan edebiyatı?
Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 6(2), 878-893. ÇalıĢmanın konusu olan Esrâr-nâme-i Âşıkân adlı eser Lokman adındaki müellifin 16. yüzyılda telif ettiği bir eserdir. Eser farklı kaynaklardan aldığı hikâyelerden oluĢan derleme bir mesnevî özelliği taĢımaktadır.
Feridüddin Attar hangi tarikat?
Kendisine ait olduğu kesin olarak bilinen eserlerinde Attâr Ehl-i beyt’e hürmet ve sevgide kusuru bulunmayan, müsamahalı ve taassuba karşı bir Sünnî’dir. Hayatının sonlarına doğru Şiî olduğu iddiası, yanlış olarak ona isnat edilen eserlerden kaynaklanmaktadır.